SEVGİLİ okuyucularım; yazılmayı, konuşulmayı bekleyen, merak edilen birçok konu hakkında kendi görüşlerimi bildireceğim köşemden hepinize merhaba diyorum.
Uzun soluklu olmasını temenni ettiğim bir maceranın ilk damlası tabi ki zulme uğrayan ve çığlıklarını duyamadığımız kadınlarımızdan başkası olamazdı. Hadi bu seslere kulak verelim.
Sonu gelmeyen kadına karşı şiddet ve taciz vakaları temelinde birçok nedene dayanmakta: Eğitimsizlik, alkol, madde ve kumar bağımlılığı, medyanın olumsuz etkileri, maço erkek tipinin film ve dizilerde yüceltilmesi, erkek şiddetinin toplumda mazur görülmesi, anti-sosyal kişilik bozukluğu, müşterek çocukların zarar görmemesi adına şiddeti kabullenme ve affetme vb. Saydığım bu nedenler pek tabi ki daha da artırılabilecektir.
Çok yakın bir zaman önce yaşadığım iki olaya değinmek istiyorum:
Bir kadın, bir anne ve eski bir eş… Yıllar önce boşandığı kocası tarafından sırf eve alınmadığı için şiddete uğruyor. O kadar ki kolu kırılıyor, boğazından ağzına kadar dikiş atılıyor ve belki başına gelen utanıp söyleyemediği daha birçok şey yaşamak zorunda kalıyor. Olaydan hemen sonra komşuların şikayeti üzerine koca tutuklanıyor. Çocukların ve çevresinin baskısıyla iki gün geçmeden şiddet gören kadın şikâyetinden vazgeçiyor. Peki neden? Nasıl olur da bir insan kendini bu hale getiren birisini, çocuklarının gözü önünde vahşi saldırısına maruz kaldığı bir yaşam formunu affeder? Bu kişi, çok çaresiz ve yalnız kalmış biri olmalı şüphesiz. Yardımları kabul edemeyecek kadar kendisine dahi güveni kalmamış bir kadın… Ürkek ve çekingen… Çığlıklarını duymuyoruz ama o, şu an ölümünü beklemeye devam ediyor.
Diğer kadının durumu ise daha da içler acısı. Bir tarafta yardım eli uzatıp boşanma davasını üstlendiğim bir kadın diğer tarafta yıllarca psikolojik şiddetine maruz kaldığı ileri düzeyde bipolar bir koca… kendi gölgesini dahi karısının sevgilisi sanıp kıskançlık krizleri geçiren, oğlunu dahi kıskanan, 23 yıllık eşini babasının evine götürüp “bu kadının bekareti yok bunu geri alın” diyebilen insanımsı yaratık… Dahası da var tabi ancak insanın dili varmıyor hepsini anlatmaya. Yıllarca bu çileler yaşandıktan sonra bir tanıdık vasıtasıyla beni bulduğunda, anlaşmalı boşanma için tüm şartları oluşturmuşken, duruşmaya iki gün kala telefonum çalıp ağlamaklı bir sesle “Avukat bey ben boşanmaktan vazgeçtim” dediğinde anladım kocasının kendisini affettirmeye çalıştığını !
Belki şaşırtıcı gelecek ama günümüzde azımsanmayacak sayıda kadının resmi nikahının ve buna bağlı olarak yasal haklarının dahi olmadığı düşünülürse bahsedilen sorunun ne kadar büyük olduğu anlaşılabilecektir.
Şimdi bir anlığına kendimizi bu bahsettiğim olayların yaşandığı, hapishaneden farksız evlerde yaşamaya mecbur bırakılan kadınların yerine koyalım. Yemeğin tuzunu ayarlayamadığınızda, kapı çalınıp yetişemediğinizde ya da insanlık sınırlarını zorlayan fantezileri karşılayamadığınızda, etek boyunuz bilmem kaç karışı geçtiğinde, kocanıza hayır dediğinizde kısacası herhangi bir eylemenizde veya suskunluğunuzda dayak yiyebilir yahut öldürülebilirsiniz. Ne kadar korku verici hatta dehşete düşürücü bir hayat ama… O evde yaşamak bir yana öyle bir yerin varlığından haberdar olmak bile istemezdiniz herhalde.
Peki çözümü ne bu kan donduran olayların ? Boşanmak mı, uzaklaştırma kararları mı, hapis cezaları mı ya da affetmek mi ? Zannımca bunlar tek başına ya da topluca bir çözüm olmaktan çok uzakta. Çözümü sadece adliyelerde yahut kanunlarda aramak da pek samimi gelmiyor. Çözüm, kadınlarımızın çok daha aktif rol oynadığı bir sosyal hayatı yaratmakta ve buna kadınları da inandırabilmekte gizli. Kendi haklarını bilen, ayakları üzerinde durabilen ve en önemlisi gerektiğinde hayır diyebilen kadınlarımızın sayısı arttıkça göreceğiz ki kadına karşı şiddet vakaları da kendiliğinden azalacak.
Hayalini kurduğumuz bu gelecek için hepimiz beraber mücadele etmek ve kadın erkek eşitliğini her ortamda tesis etmek zorundayız. Hakim, savcı, avukat, polis, öğretmen, psikolog ve diğer bütün meslek grupları… Bu gönüllülük hareketi olmaktan ziyade insan olmanın verdiği bir sorumluluktur. Kadına şiddet insanlığa şiddettir. Hepimiz bir kadının çıkaramadığı ses olmak zorundayız…
Seçer, siyasi sorumluluğu taşıyamadı
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.